Futurum NRW projesi’nin ilk katılımcılarından Olcay Aydın ve Güzide Akbaş , Yaşlılar için Günlük Bakım Asistanlığı (Betreuungs- und Alltagsassistent) Eğitimi’ni başarıyla tamamladılar. Futurum Projesi 2015’in Temmuz ayında başlarken, amacı göçmenlerin eğitim alıp, yaşlı ve hasta bakım alanlarında çalışmalarını sağlamaktı. Bu çalışmalarla, bir çok göçmenin Projeye katılımı sağlandı. Bu göçmenler arasında, başka alanlarda meslek yapmak istiyenler de o alanlarda desteklendi ve kendilerine yardım edildi. Böylece, bu yıl çalışmaların ilk sonuçları da alınmaya başlandı.
Katılımcılardan Olcay Aydın ve Güzide Akbaş, Günlük Bakım Asistanlığı (Betreuungs- und Alltagsassistent) Mesleği’nin 3,5 aylık eğitimini bitirip, mezun oldular.
Olcay Aydın; Türkiye’de Üniversite bitirmiş ve kısa bir dönem de çalışmış. Daha sonra, evlilik nedeniyle Almanya’ya gelmiş ve yerleşmiş. Çocukları olmuş ve onları büyütüp, okula göndermeye başlamış. Ardından, artık kendisi için de bir şeyler yapmak istemiş. Futurum Projesi’yle tanıştıktan sonra, Günlük Bakım Asistanlığı (Betreuungs- und Alltagsassistent) alanında eğitimini bitirdi.
Güzide Akbaş; O da Almanya’ya evlilik nedeniyle gelen göçmenlerden ve İki çocuk sahibi. Kendi ayakları üzerinde durmayı çok isteyip, eğitimini devam ettirmek ve bir meslek edinmek isteyenlerden. Bu nedenle Projemize katılıp, Günlük Bakım Asistanlığı (Betreuungs- und Alltagsassistent) eğitimi alıp çalışmaya başladı.
Onlarla yaptığımız söyleşiler de , duygu ve düşüncelerini anlattılar.
Olcay Aydın
-Olcay Aydın: Bu meslek hakkında aslında hiç bir bilgim yoktu. Sizin sayenizde, yani Futurum Projesi’yle ilşkim olunca bilgim oldu. Praktikum yaptım. Meslek hoşuma gitti.
–Türkiye’de üniversiteyi bitirdin. Nasıl değişik bir alan olan yaşlı bakım asistanlığını seçtin?
-Olcay Aydın: Eğitimi bitirdiğim son 4 haftalık stajda, meslek daha çok hoşuma gitti. Yaşlı insanlara yaptığım yardımlarda, birazcık gülümsedikleri ve kendilerini biraz daha iyi hissettiklerinde, ben de mutlu oluyordum. Bir / iki kişiyle daha bir yakınlaşmamız oldu ve sevdim o insanları. İyi bir ilişki gelişti. Mesela, beni gördüklerinde elimi tutuyorlardı, hiç bırakmıyor ve gülüyorlardı. Mesela, suratları asıkken beni gördüklerinde gülümsüyor ve mutlu oluyorlardı. O zaman bende mutlu oluyordum.
–Bu mesleğe karar verirken, bunları düşündün mü hiç?
-Olcay Aydın: Yok, başlarda düşünmedim. Hatta, çevremden bana bu iş zor yapamazsın diye, hep görüş belirttiler. Demans olanlarla uğraşmak zor diye, hep negatif görüşleri, bu meslekle ilgili çevremden duydum. Yapabilir miyim diye, bana da başta zor geldi,. Sonra, melseğin içine girince, görüşlerim değişti. Örneğin, hastanın odasına giriyorum ve bana eski resimleri gösterince, zaman tüneline girmiş gibi oluyordum. Resimlerini gösterirlerken, daha genç haline ve şimdiki haline bakıyorsun, o zaman neler yaptığını anlatıyor, kendi hayatımın değerini de o anda anladım. Oraya çalışmaya giderken, ölüm düşüncesi de aklıma geliyordu. Ama, bu bana hayatımın ne kadar değerli olduğunu anlattı. Yaşlanacağımı düşünmeye ve hayatımın değerini bilmem gerektiğini bana düşündürttü.
–Çevrendekiler sana bu mesleği yapma derken, kedilerinin de yaşlanabileceklerini hiç hayal edebilmişler miydi?
-Olcay Aydın: Toplumda çok önemli mesleklerde olan, örneğin doktor ve avukat gibi kişilerin, şimdi yardıma muhtaç olduklarını görüyorsun. Zamanında, en güzel hayattan gelmiş biri, bakıyorsun şimdi yalnız bir odada, yardıma muhtaç halde. O zaman, herşeyi sorgulamaya başlıyorsun. Bilemiyorum ama, meslek benim hoşuma gitti.
–Meslekle ilgili bize neler anlatabilirsin?
-Olcay Aydın: Temel olarak, eğitimde teorik olarak yaşlıların hastalıklarını öğreniyorduk. İkinci alan da iletişim üzerineydi. Oyunlar, Biyografi çalışması.
–Stajda, sadece Demans olanlarla mı ilgilendiniz, yoksa yaşlılıktan dolayı psikolojik sorunları olanlar da dahil miydi?
-Olcay Aydın: Herkesi kapsıyordu. Herkesle ilgilendik. Stajın ilk haftasında, hastaların isimlerini ve hastalıklarını öğrendik. Tanışma haftasıydı. Hastalıklara göre, nasıl bir iletişim kurulacak, onu tespit ettik. İkinci hafta, artık direkt hastalarla, durumlarına göre iletişime geçtim. İlgilendiğim 15 kişi vardı. Birisi hep yataktaydı. Biri hiç konuşamıyordu. Diğerleriyle hep iletişimdeydim. Gedinkung spiele ve Bewegung spiele, onlarla oynuyordum.
–Biraz açarmısın?
-Olcay Aydın: Yaşlıların jimnastik yapmasını sağlayan oyunlar oynadık. Örneğin, masa tenisi topuyla.. Yoğurt kaplarıyla yapılan kaplarla topları tutmaya çalışıyorlardı. Bu oyun çok hoşlarına gidiyordu.
Örneğin, bir adam vardı, kendini hala çalışıyor zannediyordu. Dinç duruyordu. Mundharmonika diye bir müzik aleti vardı. Bize hergün onu çalıyordu. Bahçe işlerini, birlikte hastalarla yapıyorduk.
–Bu mesleği çevrene önerebilir misin?
-Olcay Aydın: Evet. Eğer güleryüzlü, açık ve insanlarla iletişimi seviyorsa, konuşmayı seviyorsa, evet önerebilirim. Yaşlılara yardım etmeyi ve mutlu etmeyi seviyorlarsa, evet öneririm.
–Bu meslek, sana hiç düşünmediğin bir bakış açısı kazandırdı diyebilir miyiz?
-Olcay Aydın: Evet, hayata bakış açımı değiştirdi. Hayatın değerini, biraz daha iyi anladım. İnsan, sağlığının ve geçen günlerin kıymetini anlıyor. Hastalar beni sevdiler. Güzel bir duyguydu.
–Bu alanda ilerlemeyi düşünüyormusun?
-Olcay Aydın: Evet, mutlaka düşünüyorum.
Güzide Akbaş
–Ausbildungunu ve stajını bitirdin. Staj yaptığın yerde seni işe de aldılar. Bize bu meslekle ilgili neler anlatabilirsin?
-Güzide Akbaş: Bu meslekle ilgili, Futurum Projesi’nin Anadolu Camisindeki bilgilendirme toplantısına katılıp bilgi sahibi oldum. Yapabilirmiyim diye düşündüm. Bir haftalık ön stajda, kararımı olumlu verdim. Bana uygun bir meslek olduğuna, karar verdim.
–Genelde halk arasında bu mesleği hasta bakımı (pflege) ile karıştırıyorlar. Sen de bu konuda, vazgeçmen için çevrende değişik görüşlerle karşılaştın mı?
-Güzide Akbaş: Yaşlıları kaldıramazsın, ağırdırlar. Pis iştir, altlarını temizleyemezsin. İyi düşündünmü, zor bir meslek, gibi şeyler söylüyorlardı. Ama, yaptığım bir haftalık stajda, gördüm ki öyle şeyler yapılmıyor ve tamamen apayrı bir meslek.
–Sence nasıl bir meslek bu?
-Güzide Akbaş: Bence bu meslek, kısaca insanlarla iletişim kurmaktır. Daha çok, güleryüzlü olmak gerek. Onların boş zamanlarını, daha çok bizler dolduruyoruz. Huzurevlerinde zaman oturarak geçmez. Onlarla bir şeyler yapmalıyız ki, hayat onlar için sıkıcı olmasın.
–Yaşlı Bakıcılığı (Betreuungsassistent)’ nı bize nasıl anlatırsın? Eğitimini gördün ve bitirdin. Biri sana sorsa, bu mesleği nasıl anlatırdın?
-Güzide Akbaş: Bence rahat ve kolay bir iş. Benim karakterime uygun bir iş. Yaşlılarla iletişime geçmek, bilmece sormak ya da onları doktora götürmek, oyun oynamak onları mutlu ediyor.
–Nasıl bir eğitim aldınız?
-Güzide Akbaş: Beyin kanaması, kalp krizi, vs. gibi yaşlılık hastalıklarını öğrenirken, iletişim kurma konusunda dersler aldık. Örneğin, bir hastanın felç geçirdiğini nasıl farkeder ya da hastanın demans olup / olmadığını nasıl anlarsın gibi, teorik konular işledik.
–Staj yaptığın yerde işe alındın. 20 günlük stajında neler yaptın?
-Güzide Akbaş: Bence, hergünü ayrı bir güzeldi. Hergün yaptıklarımı evde yazıyordum. Çok hoşuma gidiyordu. İlk günlerde bir bayanla tanıştık. Kendisi dinç, ama tekerlekli sandalye kullanıyordu. Zamanında terziymiş. Ben bir yelek giymiştim, önü kapanmıyordu, bende bir iğne takmıştım. Bana, bu iğne çok tehlikeli, sana batar dedi. Gel odama, ben terziyim, oraya bir kurdele yapalım dedi. Odasından dikiş malzemelerini getirip, yeleğin püsküllerinden kurdele yapıp bana verdi. Hem ben, hem de o mutlu olduk. Aramızda bu nedenle bir iletişim gelişti. Bende teşekkür etmek için, bir hediye ona verdim. Samimi olduk. İşe alınmamda, onunda etkisi oldu. Gidip yetkililerle konuşmuş. Polen asıllı bir bayan vardı. Sohbet ediyorduk. Bana canının pizza çektiğini söyledi, ben de alırım dedim ve sorumluya ilettim. O da bana, istersen pizzayı burada da yapabiliriz dedi. Ben hamurunu evde hazırladım, İçini de o bayan aldı. Orada, hep birlikte pizza yaptık. Herkes mutlu oldu. Kreşten çocuklar, yaşlıları ziyarete geliyorlardı. Yaşlılarla ve çocuklarla dans ediyorduk. Oyun arasında, birini seçmen gerekiyordu. Yaşlıları seçiyorduk. Eğlenceliydi. Basteln yapıyorduk. Evde, onlar için, patates baskısı için figürler hazırlamıştım. Bahar konulu sulu boya ve patatesle basteln yaptık. Hem onlar için, hem de benim için eğlenceli oldu.
–Peki bu mesleği yapmak isteyenlere neler önerirsin?
-Güzide Akbaş: Bence, yaşlılarla ilgilenmeyi gerçekten istemeleri gerek. Suratı asık bir insansa ve of diyecekse, bu işi hiç yapmasın.